Yazar Arşivleri: root

Hem çok okuyun hem çok gezin

Yıllarca tartışılan bir konudur çok okuyanın mı yoksa çok gezenin mi daha fazla bilgi sahibi olduğu. Bu soruya herkes kendine göre bir cevap verir. Çok okuyan kendisinin daha fazla bildiğine, çok gezen de kendisinin daha fazla bildiğine inanır.  Bu tartışmaya bir son vermek için bizim önerimiz ise hem çok okumanız hem de çok gezmenizdir.  Aslında bir anlamda okuyarak gezmenizi, gezerken okumanızı öneriyoruz.

Okumanın, kişiye teorik olarak çok fazla bilgi kazandırdığı tartışılmaz bir gerçektir. İster edebi türde yazılmış olsun isterse bilimsel bir makale olsun, okunan her bir satırın kişiye katacağı farklı şeyler olacaktır. Ne okuduğunuzdan çok, okuduğunuz şeyden ne aldığınızdır size artı kazandıracak olan. Okumanın, farklı bakış açıları kazanmada, dünyaya ve olaylara farklı bir çerçeveden bakmada oynadığı rol büyüktür.

Diğer taraftan gezme eylemi okuma eylemine göre daha kısa vadede etkilerini gösterir. Okumak teorik olarak kazanım sağlarken, gezmek kişiye pratik anlamda kazanım sağlar. Şöyle ki, okuyarak kazandıklarımızı uzun vadede hayata geçirirken, gezerek öğrendiklerimizi anlık olarak kullanabilir, hayata geçirebiliriz. Buna en güzel örnek olarak İngilizce konuşmayı verebiliriz. Yıllarca okullarda ya da kurslarda İngilizce eğitimi alan bir kişi, teorik olarak bu dile hakim olabilir. Dilin gramer kurallarını, her türlü dil bilgisi istisnalarını öğrenir. Ancak iş teoride öğrendiklerini pratiğe dökmeye, İngilizce konuşmaya geldiğinde kişi başarısızlığa uğrayabilir. Özellikle ülkemizde sıklıkla görülen bu durum, kitaplardan öğrenilenlerin aslında ezbere dayalı olduğunun en büyük kanıtıdır. Diğer taraftan, hiç İngilizce bilmeyen bir kişinin birkaç aylığına  yurt dışına gezmeye gittiğini düşünelim. İngilizce cümle yapısını dahi bilmeyen kişi, İngilizceyi gittiği yerde yaşayarak öğrenecektir. Yaşarken öğrenmek, anında pratiğe dökerek öğrenmek demektir. Kitaplardan öğrendikleriyle yurt dışına çıkan kişinin öğrendiklerini pratiğe dökmesi uzun zaman alırken, her yıl çeşitli ülkelere giderek lisanını geliştiren kişinin öğrendikleri kısa zamanda uygulamaya dökülecektir. Burada yapılması gereken gezerek edinilen bilginin okuyarak kazanılacak bilgiyle harmanlanarak kullanılmasıdır. Okumanın tek başına yeterli olmayacağı gibi gezme de tek başına yeterli olmayacaktır. Sadece her ikisini birden yapan kişinin öğrenmesi kalıcı olacaktır.

Bir Lisan Bir İnsan Mıdır

Bu beylik sözü duymayan yoktur. Özellikle büyüklerimizden sıklıkla duyduğumuz bir cümledir “Bir lisan bir insandır” cümlesi. Bunun sebebi elbette yabancı dil bilmenin insana kazandırdıklarıdır. Günümüz dünyasında en az bir yabancı dil bilmek bile yetersizken, bu sözün ne kadar doğru olduğunu tartışmak yersiz olacaktır.

En basitinden şöyle düşünelim; gelişen teknoloji ve internet ortamı bile dünyada en çok kullanılan dil olan İngilizce bilmeyi gerektirir. Gerek kullanmakta olduğumuz akıllı telefonlara gerekse tabletlere yüklediğimiz oyunlar, uygulamalar bile belli düzeyde İngilizce bilmeyi gerektirir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda interneti ya da bu uygulamaları kullanmamak ise söz konusu değildir. Değişen dünya düzeni içinde artık gazetelerin ve hatta kitapların dahi internet ortamında okunduğunu düşünürsek, bu düzene ayak uyduramayanların sayısının çok az olduğunu tahmin edersiniz.

Bir lisan bir insandır argümanının bir diğer ayağı ise iş hayatıdır. Hangi alandan mezun olmuş olursa olsun kişilerin yine en az bir dil biliyor olması iş hayatının olmazsa olmazlarındandır. Doktor, avukat, memur ya da öğretmen fark etmeksizin belli seviyede yabancı lisan bilmesi zaruridir. Kaldı ki günümüzde birçok meslek dalıyla ilgili makale, yazı, arşiv ve diğer kaynaklar da İngilizcedir. Kişisel ve mesleki gelişimine önem veren bireyin bu kaynaklardan faydalanması kaçınılmazdır.

Ülkemizde hızla artan özel okul ve üniversitelerin sayısına bakarak da bir lisanın bir insan olduğu gerçeğini idrak edebiliriz. Özellikle son on yılda yabancı dil eğitimine verilen önem hızla artmıştır. Bunun en güzel kanıtı ise, yabancı dil eğitimine başlama yaşına bakmaktır. Anaokulu ve hatta kreşlerde yabancı dil eğitimine başlanmaktadır. Hatta bu kreşlerde zaman zaman ikinci yabancı dil eğitimi bile verilmektedir. Yabancı dil eğitimine erken yaşta başlanması, çocuğun analitik düşünme, problem çözme, çok boyutlu düşünme gibi birçok zihinsel becerisinin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Bu kazanımlara sahip çocuğun ergenlik ve olgunluk dönemleri de diğer bireylere göre farklı olacaktır.

Görüldüğü gibi en az bir yabancı dil bilmek bile bireye sayısız avantaj sağlamakta, günümüz rekabet ortamında rakiplerinizden bir adım önde olmanıza imkan vermektedir. Büyüklerimizin de sıklıkla dile getirdiği gibi bir lisan bir insandır.

Öğretmenler için 15 Tehlikleli Öğüt – 2. Bölüm

7. İdare’nin beyanlarıyla veya kurumsal vizyonla çatışın, Öğrencinize farklı düşündüğünüzü gösterin.

Unutmayın, öğrencilerinizin neredeyse hepsi, öğretmenlerin şahsı için değil, kurumun vizyonu ve ilkeleri sebebiyle kayıt yaptırmaktadır. Sizler kurumla ayrı düşündüğünüzü beyan ettiğiniz sürece öğrenci neye güveneceğini şaşıracak ve hiç kimseye güvenemeyeceğini düşünüp yollarını ayıracaktır.

8. Hoşunuza gitmeyen öğrenciye kötü davranın.

Eğitimde asla kabul edilmeyecek en emel konudur, öğrenci seçmek. Hiçbir kurumda, hiç kimsenin kimi okutacağına karar verme yetkisi yoktur. İdarenin göndereceği öğrenci her kim olursa olsun, onun için en iyisini ortaya koymak için eşit çaba sarf edilecektir.

Buradaki istisna, yetenekleri veya fiziksel özellikleri bakımından müziğe elverişli olmayan öğrenciler konusudur. Bu gibi durumlar idare bilgilendirilip, öğrencinin kurumdan ayrılması önerilebilir.

9. Öğrencinizle olan iletişiminize güvenin.

Unutmayın ki öğrencinizle düşündüğünüz kadar samimi değilsiniz. Öğrenci sizi onunla samimi olduğunuza inandırmak için gerekirse rol dahi yapabilir. Siz, samimiyetinize güvenerek hiç tepki vermeyeceğini düşündüğünüz öğrenciniz, umulmadık şekilde umulmadık tepkiler verebilir. Ayrıca küçük öğrencilerde veli reaksiyonunu ve velilerimizin bir kısmının mutlaka ters insanlar olabileceğini de dikkate alırsanız. Örneğin; öğrencinizle samimiyetinize güvenip ders ertelemeye teşebbüs etmeyiniz.

10. Kendinizi dünya’nın en akıllı insanı sanın.

Öğrencinizi hiçbir şeyi anlamıyor veya sizi her konuda hoş görüyor sanmanız nihayetinde sizin zararınızadır. Örneğin; öğrencinizin sizi derslerde telefonla konuşurken hoş gördüğünü sanıyorsanız büyük yanılgı içindesiniz. Öyle ki hoşgörü varsa dahi bu mütemadiyen sürdürülen eylemleri kapsamayacak. Dersi herhangi bir şekilde sekteye uğratan, süreyi harcamaya yönelik her davranışınız öğrencinin akıl defterin not edilecektir. Ne zaman ki akıl defteri öğrenciye artık burada yaptığın eylem zaman kaybıdır der, işte o zaman hem de şikayetli bir şekilde bıraktığı zamandır.

11.  Müşterinin geri bildirimde bulunmayacağını düşünün.

12.  Derslerinize zil çalınca gelin, zili duyduğunuzda kaçarcasına terk edin.

13.  Kişisel sorunlarınız derse taşıyın.

14.  Müfredata uymayın, programsız çalışın, derse başlarken nerde kalmıştık diyin.

15.  Öğrencinin bir nevi müşteri olduğunu unutun, size tabi ve amade olduğunu varsayın.

Esasen bu 10 maddeyi özetleyen cümledir. Günümüz rekabet ortamında yüzlerce alternatifiniz varken, öğrencinin size amade olduğunu düşünmek için 6. Maddedeki megolomanlardan birisi olmanız gerekir. Her ne düşünür ve eyleme dökerseniz dökün, Özel sektörde hiç kimsenin, hiç kimseye muhtaç olmadığını, şirketlerin müşteri odaklı sistemler geliştirdiğini, müşterinin şirketi alabildiğine zorladığı, kısacası parayı verenin düdüğü çaldığı bir dünyada yaşadığımızı unutmayın. Elbette kurumumuz öğrencisine bu kadar geniş yetkiler vermemekte ve onu öğretmenin önüne geçirmemektedir. Ancak kurumun politikalarını ve sistemini yargılarken bu arada başınıza buyruk eylemler tasarlayıp, hatta bir kısmını gerçekleştirirken, bu maddedeki ticari unsurları dikkate alınız. Bir başka anlatımla sunu söylemek mümkündür, nasıl ki öğrenci alternatif bir iş gören işletme bulabiliyorsa, işletme de daha mantıklı çalışacak iş görenler bulabilir. Ticaret dünyasının realitelerini dikkate almamanız sonuç olarak sadece öğrencinizi değil, tüm işinizi kaybetmenize neden olur.

İngilizce Özel Ders Almak

Diğer tüm branşlarda olduğu gibi İngilizcede de özel ders almak sıklıkla başvurulan bir eğitim metodudur. Lise ve dengi okullarda okuyan öğrencilerden özellikle YDS’den  (Yabancı Dil Sınavı) sınava girmeyi düşünen öğrencilerin tercih ettiği bir durumdur.

Maddi imkanları elverişli olan ailelerin yararlanması muhtemel olan İngilizce özel dersler için dikkat edilmesi gereken ilk şey, öğretmen-öğrenci uyumudur. Bu uyumun yakalanması halinde öğrencinin öğrenme süreci çok daha verimli ve keyifli geçecektir. İngilizce öğrenmenin pek de kısa olmayan bir zaman dilimine yayıldığını düşünürsek, bu süreçte öğrencinin öğretmeniyle sağlıklı iletişim kurması gerektiğinin önemini daha iyi kavrarız.

İngilizce özel ders almaya başlamadan önce, öğretmenin öğrencisine bir çeşit seviye belirleme sınavı yapması uygun olabilir. Böylelikle öğrencinin eksiklikleri tespit edilmiş ve bu doğrultuda bir güzergah belirlenmiş olur. Seviye tespitinden sonra öğretmen, öğrencinin durumuna göre bir çalışma planı hazırlamalı ve bunu aileyle paylaşmalıdır. Bu sayede, yıl sonuna kadar gelinmesi gereken nokta, varılması gereken durak netleştirilmiş olur. Haftalık ders saatine ise yine öğretmenin önerisi doğrultusunda karar verilmelidir. Bu ders saatleri, süreç içinde esnetilerek, artırılabilir veya azaltılabilir. Derslere başladıktan bir süre sonra, öğrencisini daha iyi tanıyan öğretmen, çalışmaların daha verimli geçmesi için öğrencisine özel dokümanlarla yola devam eder.

Okula destek amaçlı alınan İngilizce özel derslerde ise derslerin okulla paralel şekilde gitmesi dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır. Öğretmen, öğrencinin okulda eğitim aldığı kaynak kitapları takip ederek derslerine başlamalıdır. Gerek alıştırma kitapları gerekse dil bilgisi kitaplarını izleyerek devam etmelidir. Okuldaki öğretmenin seçmiş olduğu okuma kitapları var ise, bunları da özel ders müfredatına alarak, okulla tam bir uyum içinde gitmelidir. Yazılı dönemlerinde ise konu dağılımlarına göre oluşturacağı ek bir çalışma programıyla dersleri biraz daha sıklaştırarak öğrencinin okul başarısının artırılmasına katkıda bulunabilir.

Özel ders alma konusunda özellikle ailelerin taşıdığı bir kaygı, derslerin nerede yapılacağı konusudur. Genellikle aileler, kendi evlerinde veya ofislerinde ders aldırmayı tercih etmektedirler. Öğrencinin yolda geçen zamanı kaybetmemesi adına derslerin öğrencinin evinde verilmesi daha uygun olacaktır.

Öğretmenler için 15 Tehlikleli Öğüt – 1. Bölüm

1. İdari konuları kendi kendinize çözmeye çalışın.

Özel Öğretim Kurumlarının pek çok öğrencisinin orada olma olma sebebi, idarenin çok net çizgilerle görev devri yapmaması, kurumsal çizgisini korumasıdır. Örneğin 1 saat daha uyumak için 13:00 deki öğrencinizi 14:00 e kaydırmanız bir şekilde kurumsal çizgiyle örtüşmez, zira aynı eylemi öğrencinin yapmasına izin hiçbir kurum izin vermez. Kaldi ki saat  13:00 de hala uyuyor olmak patolojik bir durumdur. Sonuç olarak bu eylem idarenin otoritesine direkt müdahaledir. Öğrencinin nazarında bütün kurumun imajını sarsacaktır. Hiçbir Kurum buna izin vermeyecektir.

2. Öğrencinizle akraba ve/veya arkadaş olun.

Elbette öğrencinizle samimi olmak, onunla rahat iletişim kuruyor olmak önemlidir. Çok zaman iletişimin etkinliği, eğitimin etkinliğini artırır. Ancak Öğretmen sınırları olan bir disiplin; bir EKOL olmak zorundadır. Saygı ve hayranlık yerine, arkadaşlık sevgisi duyulmaya başlandığı nokta, öğretmenin etkinliğini yitirdiği noktadır. Bu noktadan sonra öğrencinin üzerinde kurmaya çalışacağınız her türlü otorite geri tepecek, hatta duygusal reaksiyonlara sebep olacaktır. Sonuç olarak bu öğrenci yitirilmiş demektir.

3. Derslerinize mümkünse hep geç kalın.

Öğrencilerinizin “aptal” olmadığı çok açıktır. Hiç kimseye;  özellikle öğleden sonra başlayan mesainize gecikme nedeninizi kabul ettiremezsiniz. Bir gün mutlaka tepki gösterilecektir.

4. Derse girmeden hemen önce sigara için hatta kokan yiyecekler tüketin, yıkanmayın, ter kokun, veya aç gezin nefesiniz koksun.

Bilirsiniz kokanlar, koktuklarını bilmezler. Sigara ve bilakis kokabilecek yiyecekler örn: sosis, salam veya sucuk ihtiva eden tostlar ve sandviçler hele ki midede bir süre bekledikten sonra dayanılmaz kokular haline gelirler ve ister istemez yayılırlar. Bunun yanında aç olmak da korkunç kokular salmanıza neden olur. Tüm bunların ötesinde öyle bir koku vardır ki işte o koku, öğrencinizin dersi tamamlamadan dersi bırakmasına sebep olur: Ter kokusu. Çoğu zaman az yıkanmak veya kirli kıyafetlerle gezmekten kaynaklanan bu kokuları, birebir ders ortamında saklamanın hiçbir yolu yoktur. Ve gerçekten iğrençtirler.

5. Kendinizi geliştirip güne yetişmek yerine öğrencinin sizin ayarınızda kalmasını isteyin.

Modern kurumlarda temel felsefe boynuz kulağı geçecek anlayışıdır. Bütün öğrencilerimiz en az bizler kadar bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Bunun yanında bizler de her gün kendimizi geliştirip çağa uygun metodlar geliştirmek, öğrencileri bir üst seviyeye çıkarmak için çalışmalıyız. Aksi halde öğrenciniz kendi ihtiyaçlarını karşılayacağını düşündüğü başka bir merciyi mutlaka bulacaktır.

6. Kendinizi vazgeçilmez, dayanılmaz, eşsiz ve muhteşem birey olarak görün.

Toplumun neredeyse tümünde mütevazi şahıslar sevilirler. Öğrencinize kendinizi –öyle olsanız dahi- dünyanın en iyisi şeklinde tanımlarsanız, baştan kaybettiniz demektir. Kaldı ki “ben oldum” beyanı bir müzisyenin en son telaffuz etmesi gereken cümledir. Ayrıca kibir, iş ortamınızın tamamında kaçınmanız gereken bir davranıştır. Öyle ki bir anda onlarca kişinin içinde yalnız kalma ihtimaliniz çok yüksektir. Kurumlar özellikle kibirli kişilerle çalışmamayı tercih eder. Ancak değinilmesi gereken çok önemli bir husus ise Kibir ile kendine güven olgusunun karıştırılmaması gerektiğidir. Elbette öğretmen kendine güvenmelidir. Ancak o ince çizgi asla aşılmamalıdır.

Dil Okulu Nasıl Açılır

Dünyanın her yerinde okul veya kurs açmanın farklı prosedürleri olmasına karşın, eğitimin evrensel ilkeleri olduğundan, en azından fiziksel koşullar hemen hemen aynı olacaktır. Örneğin ülkemizde, Avrupa birliği müttesebatına uygun eğitim ilkeleri benimsenmişken, ülkemize has bazı koşullar, revize ve modifiye edilerek uygulanmaktadır. Zira katılma aşamasında olduğumuz Avrupa Birliği kural ve prosedürlerinin benimsenmesi, birliğe katılım için zorunlu faktörlerdir. Bu süreç başladıktan sonra, eğitim kurumu açmak konusunda bir miktar ağır şartlar gündeme gelmiş ve açılış ve işletmecilik sürecinde denetimler artarak standartların yükseltilmesi öngörülmüştür. Bu nedenle ülkemizde eğitim kurumu açmak için yönetmeliklere tam hakimiyet gereklidir.

Dil okulu kavramı ülkemizde kanun nezdinde biraz farklı yorumlanmaktadır. Zira “Okul” milli eğitim yasasına göre farklı bir standarttır ve dileyen herkesin, istediği zaman kaydolabildiği okullar söz konusu değildir. Dil okulu tabela ismiyle çalışan her işletmenin Milli Eğitim Bakanlığı nezdindeki sıfatı, özel muhtelif kurstur. Yani dil okulu dediğimizde, aslında dil kursunu işaret etmiş oluruz. Bakanlığın belirlediği şartlara uygun şekilde özel kursları diploma değil, kurs bitirme belgesi ve sertifika verirler. Bu belgeler de bakanlık onaylıdır. Ancak zorunlu eğitimin yerine kullanılamaz. Bu kurumların açılıp işletilmesi noktasında da ciddi sınırlamalar mevcuttur.

Özel öğretim kurumları kanunu içerisinde yer alan ilgili çerçeve yasa kapsamında tüm eğitim kurumlarının sahip olması gereken fiziksel koşullar detaylı biçimde belirlenmiştir ve kurum bu standartların dışına hiçbir şekilde çıkamaz. Daha doğrusu bu koşulların dışında bir eğitim kurumu için ruhsat alamaz. Aynı şekilde kurumun faaliyetleri süreci içerisinde de pek çok sınırlama ve kural mevcuttur. Eğitim kurumları kurum sahibinin istediği biçimde yönetilemez. Yine kanunun koyduğu standartlara uyulması gereklidir.

Açılış için tabi olunması gerekli kanuna hakim değilseniz, kurum açmanız çok zordur. Aynı biçimde bir rehberiniz olmadan kanun ve yürürlükteki teamüllere uygun bir faaliyet süreci geçirmeniz de hayli zordur. Bu nedenle yaygın bir dil okulundan franchise almanız faydanıza olacaktır. Örneğin Englishpark Dil Okulları gerekli şartları sağlayan girişimcilere marka hakkı vermekte, kuruluşta ve faaliyet sürecinde prosedürlerle ilgili tam destek vermektedir.

TOEFL sınavı nedir ? English Park TOEFL eğitimi nasıldır ?

TOEFL Sınavı Nedir?

TOEFL sınavı, yurt dışında eğitim alma adına atılan ilk adımlardan birisidir. Ve yapılan sınav internet üzerinden yapılmakla birlikte, internet üzerinden sınav yapılamayacak bölgelerde kağıt üzerinde yapılmaktadır ve alacağınız puan iki yıl boyunca geçerli olacaktır.TOEFL sınavı, reading, writing, listening ve speaking ingilizce becerilerini ölçtüğü için yurt dışı üniversite ve yurt dışı okulları tarafından istenmektedir.

TOEFL sınavı nedir ? TOEFL Sınavına Kimler Girebilir ?

Dünya genelinde 50 milyondan daha fazla kişi, İngilizce dil yeterliğini ölçmek veya göstermek için TOEFL sınavına girmiştir. Alınan TOEFL puanı 130’dan fazla ülkede bulunan ve ortalama 10.000’den fazla üniversite ve kolej tarafından kabul görmenin yanı sıra göçmenlik büroları, tıp ve lisans kurumları, ingilizce dil becerisini görmek veya ölçmek isteyen bazı özel sektörler tarafından kullanılmaktadır.

TOEFL sınavı nedir ? English Park TOEFL eğitimi nasıldır ?

TOEFL sınavına hazırlanmanıza yardımcı olmak, TOEFL sınavından yüksek puan alabilmeniz için English Park yanınızda ! English Park’ın TOEFL sınavına hazırlanacak öğrencilerine özel olarak sağladığı mükemmel imkan ve inanılmaz indirimlerden faydalanmak için bizimle iletişime geçin.

TOEFL eğitimi ve eğitim programlarımız hakkında detaylı bilgi almak için bizimle irtibata geçiniz.

English Park’ı tercih edin TOEFL sınavı sizler için kabus olmasın !

English Park ile ingilizce öğrenmeyen kalmayacak!

Şirinevler English Park ile Geleceğinize Hazırlanın

Tamamı ile ingilizce öğrenmenize yardımcı olacak sonuç odaklı ve kişisel ihtiyaçlarınıza göre planlanmış ingilizce eğitim programlarımıza katılın, vermiş olduğumuz ingilizce eğitimi sayesinde dil kursundan maximum verimlilik alın. Şirinevler English Park ile ingilizcede tam akıcılık kazanmanın yanı sıra, kariyer hedeflerinize ulaştıracak alanlarda dersler alabilir, TOEFL, IELTS, KPDS gibi dil sınavlarına hazırlanabilir ve/veya yurtdışında öğrenim görmeniz için gerekli altyapıyı English Park dil kursu sayesinde edinebilirsiniz.

Şirinevler ingilizce eğitimi, ile ingilizce öğrenmek hayal olmaktan çıkacak !
Şirinevler ingilizce eğitimi, English Park sayesinde doğru ve hızlı olarak ingilizce öğreneceksiniz. Dil kursumuz ile ilgili detaylı bilgi almak, size en uygun ülke, şehir ve dil programlarımız ile ilgili müşteri temsilcilerimiz ile iletişime geçin.

Franchising Nedir

Günümüzde dünyanın her yerinde bazı markaların bulunabildiğini görürüz. Gıda sektöründe daha çok dikkat çeken bu durum acaba, örneğin Amerikalı hamburger üreticisinin bizzat Türkiye’de bir şube açması şeklinde mi ortaya çıkıyor?

Elbette hayır. Hiçbir global marka sahibi dünyanın öbür ucunda şube açmaz. Yapılan, o ülkedeki girişimciye markasını ve ürünlerini kullandırmaktır. Elbette bunu yaparken belli bir bedel tahsil etmekle birlikte girişimciyi mal ve hizmetlerin sunumu noktasında kendi başına bırakmaz. Elbette tabelasını kullanan işletmeci için bazı sorumluluklar getirecektir. Tabii bunun yanında işletmenin eğitim işlerinden de Franchiser, yani marka hakkını veren sorumlu olacaktır. İşletmeci markanın vizyonu v misyonuna aykırı davranamaz ve marka imajına zarar getirecek hiçbir eylemde bulunamaz. Bununla birlikte markanın merkezinde hizmet nasıl sunuluyorsa birebir uygulamak durumundadır. Franchise (markayı kullanan) orijinal hizmeti sunmazsa lisansı iptal edilebilir.

Franchising modern dünyada en çok tercih edilen işletmecilik modelidir. Markalar geniş kitlelere pek çok şube ile hizmet vererek işletme hafızalarını ciddi biçimde geliştirir ve diğer bayilerinin bu deneyimden faydalanmasını sağlarlar.

Elbette francihser işletmeler global olmak durumunda değildir. Ülke veya şehir bazında çalışan bayilik veren işletmeler de bulunmaktadır. Örneğin Englishpark dil okulları, şimdilik Ülke çapında bayilik veren bir işletmedir ve hizmetlerini tüm ülke çapında yaygınlaştırmak için bu alanda franchise bayileri kabul eder. Hizmetlerimizi bizimle aynı standartlarda vermeyi kabul eden tüm girişimcilere, marka hakkı ve sistematik eğitim veriyoruz. Olabilecek en yüksek standartlardaki hizmetlerimizi verebilmek için senelerce beklemenize gerek yok. Hemen Englishpark ile franchising anlaşması yaparak senelerin birikimine hızlıca sahip olabilirsiniz.

Franchising sisteminde marka hakkının sahibi, işletmecinin gelirini paylaşmaz. Yapılacak sözleşmenin niteliklerine göre belli oranlarda veya matbu bir ücret ödenerek marka hakkı kullanılır. Bu oranlar ve ücretler her zaman bayinin sektöre bireysel olarak girdiğinde harcayacağından düşük olacaktır. Yani Franchising her şekilde işletmeci açısından büyük avantajlara sahiptir. Düşünün ki marka imajı oluşturmak, müşteri portföyü geliştirmek ve sisteminizi oturtmak için senelerce çaba harcamanız gerekmeyecek ve yatırımınızı yapar yapmaz kar etmeye başlayacaksınız. Bu da benzersiz bir avantaj olarak büyük faydanıza olacaktır.

Global Dünya Nasıl Şekilleniyor

Dünya her geçen gün daha da akıl almaz bir hızla değişiyor ve gelişiyor. Örneğin 2016 Temmuzunun son gününde NASA 40.000 yıl öce uzayın bir ucundan gönderilmiş elektronik bir sinyal aldığını açıkladı. Pekiyi bu sinyal nasıl alındı? Bunu alabilecek teknolojiye nasıl ulaştık? Dahası bu Türkiye’de yaşayan bizlere nasıl bu kadar kolay ulaşıyor?

Onlarca soru sorabilir, kimisini cevaplar, kimisine cevap veremeyiz. Tabii öncelikle Teknolojinin kime ait olduğuna bakmak gerek, son yüzyılda geliştirilen her teknoloji gibi, Uzay teknolojilerini de geliştiren Amerika Birleşik Devletleri. Seneler önce Dünyanın en çok kullandığı yabacı dilin Fransızca olduğunu biliyor musunuz? Buna neden olarak Fransa’nın orta çağda Avrupa’daki mutlak egemenliği gösterilebilir. Coğrafi keşiflerde Portekiz, İspanya ve İngiltere’nin gerisinde kalması, İtalyan ve Fransızları global arenada bir miktar geriye düşürmüş olsa da, günümüzde hala geri kalmış devletler değiller elbette. Fakat örneğin dilleri bakımından Fransızlar ile İngilizlerin kıyaslanması dahi mümkün değil. Örneğin İngilizce Honkong dahil dünyanın dört bir yanında konuşulurken, Fransızca birkaç Afrika ülkesi dışında pek kullanım alanına sahip değildir. Bu arada Almanlar dil ve kültür yayma gelenekleri olmadığından dolayı pek çok teknolojiyi geliştirmiş olmalarına karşın dilleri orta Avrupa dışında kullanılmaz.

Dünya’nın şekillenmesinde günümüzdeki en önemli enstrüman kuşkusuz teknolojidir. Bilim ve teknolojiye hakim devletler dünyaya hakimdir. Zira bilim ve teknolojiye hakimseniz, ekonomiye de hakim olacağınızdan, sonuç olarak dünyaya hakim olabilirsiniz. 2000’lerin başına kadar hemen herkes dünyanın Arap dünyasına bağımlı olduğunu zira petrolün vazgeçilmez bir kaynak olduğunu düşünmekteydi, ancak milenyumla birlikte geliştirilen pek çok teknoloji petrolün pabucunu nerdeyse dama atmış durumdadır. Birkaç kimya deneyinden sonra muhtemelen artık petrol yerine elektrikle yürüyen motorlu taşıtlarımız olacak. Üstelik edinmek günümüzdeki kadar pahalı da olmayacak. Yani artık petrolün bir önemi kalmayacak. Bu durumda dünyamız için hayli zararlı bu yakıtın yasaklanması dahi söz konusu olabilecek.

Yani kısa ve orta vadede ve belki de oldukça uzun bir vadede dünya İngilizce konuşmaya devam edecek. Pekiyi siz hala İngilizce öğrenmediniz mi? Acele etseniz iyi olur gibi görünüyor, farkında mısınız?